İÇERİKLER
Kültür

1865’te belediye teşkilatının kurulduğu Adapazarı bu dönemde muhacirlerin iskân edildiği önemli bir merkez olmuştur. 1895-1918 yılları arasında Adapazarı ve çevresine üç önemli göç dalgası olmuştur. Birincisi, 1877-1878 OsmanlıRus Harbinden sonra özellikle Kafkasya’dan gelenler, bunlar köylere yerleştirilmişlerdir. İkincisi, 1912 Balkan Savası sonunda Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Makedonya’dan gelenler, bunlar da köylere yerleştirilmişlerdir. Üçüncüsü, 1914-1918 I. Dünya Savası yıllarında Rus işgali ve baskısı neticesinde Doğu Karadeniz kıyılarından gelenler ormanlık ve yüksek rakımlı alanlara yerleştirilmişlerdir. Göçlerle gelen topluluklar beraberlerinde dillerini, yemeklerini, mesleklerini, giyimlerini, halk oyunlarını örf-adetlerini getirerek Adapazarı’nın zengin etnik kültürünü oluşturmuşlardır. Adapazarı yerel olarak ifade edilen topluluklara “manav” ifadesi verilmiştir. 


Anadolu’ya göç ederek gelen Türklerden bazıları yerleşik hayata geçerek tarım faaliyetlerinde bulunmaya başlamışlardır. Buna bağlı olarak manavlık, “Batı Anadolu’ya dışarıdan gelen (göçmen/muhacir) ve göçebelikten yerleşmiş (Yörük) nüfus dışında eskiden yerleşmiş köylere / köylülere verilen ad veya “Yerli Halk”, “Yerleşik Türk / Türkmen Topluluğu” ya da “Yerli olan, muhacir olmayan” ve yahut “hareketli nüfusa karşın yerini değiştirmeyen, devamlı olarak orada oturan “Türkçe dışında dil bilmeyen “ topluluk üyeleri” olarak tanımlanmaktadır. 
 

YEMEK

Adapazarı’nda yemek kültürü çok çeşitlidir. Bu çeşitlilik; Yemeğinden tatlısına, çorbasına, turşusuna kadar zengin menüsünün ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu yemek zenginliğin en önemli etkeni hiç şüphesiz göçlerle gelen topluluklardır. Adapazarı mutfağını şekillenmesi Balkanlardan, Kafkaslardan, Orta Asya’dan taşınan yemek kültürünün bu bölgede yetişen ürünlerin çeşitliliği ile renklenmiş ve kültürler arası etkileşimi ile uzun bir tarihsel sonucu: Çorbasıyla, ana yemekleriyle, hamur işleriyle, tatlılarıyla, salata ve turşularıyla 400’e yakın yemek ortaya çıkmıştır. Adapazarı Mutfağı; yoğurt, pekmez, mısır unu, değirmen unu, buğday, bulgur vb. gibi kendine has sağlıklı yiyecek türlerini de ortaya çıkarmış; Kültür grupları arasında farklı lezzetleri barındıran yeme-içme biçimleri, özel gün, kutlama ve törenlere ayrı bir anlam ya da kutsallık taşımıştır. Sakarya kültürünü şekillendiren farklı kültür gruplara ait öne çıkan yiyecekler ise; Manavlarda: “Dartılı Keşkek”,  “Kabak Tatlısı”, “Kara Helva” Gürcülerde: “Fındıklı Unlu Fasülye-Qancı Favili Lobio”, “Haçaburi” Tatarlarda: “Çi Börek-Şır Börek”, “Tava Lokum” Abhazlarda: “Abhaz Pastası”, “Haluja” Hemşinlilerde: “Düğün Yemeği-Civil”, “Kurutulmuş Fasulye Çorbası-Puçuko” Çerkezlerde: “Çerkez Tavuğu-Epışıps”, “Mısır Çorbası-Natıfıps” Lazlarda: “Muhlama”, “Hamsi Dolması” Balkan ve Rumelilerde: “Bulgurlu Et Kaplama”, “Peçeli” Boşnaklarda: “Boşnak Böreği-Pita”, “Sevdican” Arnavutlarda: “Arnavut Ciğeri”, “Kaymaçina”

HALK OYUNLARI

Adapazarı’na göçlerle gelen topluluklar beraberlerinde dillerini, örf – adetlerini, yemeklerini, mesleklerini, giyimlerini getirirken olmazsa olmaz halk oyunlarını da müzik aletleriyle birlikte gelmesiyle zengin kültürel varlığının oluşmasına da zemin hazırlamıştır. Bu çoklu yapı Adapazarı kültür yapısına, çeşitliliği getirmektedir. Adapazarı bir mahallesinde sokak arasında yapılan kına gecesinde çalınan kemençeyle horon oynanırken, bir diğer komşu mahallenin sokağındaki kına gecesinde davullu, zurnalı halay oynanırken aşağıdaki mahallede ince saz “cümbüş, klarnet, davul, keman” takımıyla ada çiftetellisi oynanmasıyla şehre doğal kültürel zenginlik kazandırmaktadır. Adapazarı içerisinde Halk Oyunlarını incelediğimizde Yerel Halk Oyunları, Göçmen Halk Oyunları ve Dansları, Anadolu içerisinden göç yoluyla gelen toplulukların oynadıkları, olarak üç ayrı gruptadır. Yerel Halk Oyunları: Manav topluluklarında. Göçmen Halk Oyunları ve Dansları: Gürcü, Tatar, Abhaz, Hemşin, Çerkez, Laz, Boşnak, Arnavut, Balkan ve Rumeli topluluklarında. Anadolu Oyunları: Anadolu içerisindeki farklı kültürel grupların iç göçle yerlemesiyle toplulukların oynadıkları oyunlardır.


Yerel Halk Oyunları Sakarya’da Manav’lar tarafından oynanan oyunlardır. Karşılama 9/8, Zeybek 9/4 diğer oyunlar 2/4’lük ölçülerdir. Başlıca oynan oyunlar Ada Kasapı Allı Yazma Elmayı top top yapalım Genç Osman Geyve-Taraklı Zeybeği Geyve-Taraklı Çiftetellisi Geyve-Taraklı Kasabı İnce Hava Kadın Karşılaması (A Meleğim) ,Karagözlüm Konak Getirme Korudere Zeybeği Öptürmem Pamukova Zeybeği Gazel 

GİYİM KUŞAM

Giyim insanın varoluşuyla, öncelikle doğa koşullarından korunmak amacıyla ortaya çıkmış bir olgudur. Geçmişten günümüze çeşitli doğal, toplumsal, etik değerlerin etkisiyle biçim değişiklikleri göstererek bugüne kadar ulaşmıştır. Ancak zamanla biçim farklılıkları gözlenmiştir. Bu çeşitlilikler, ait olduğu toplumun folklorik, sosyo-ekonomik yapısı, yaşanılan coğrafya, kullanılan malzeme, iklim gibi nedenlerle oluşmuştur. Geleneksel öğeler içeren bir giyim-kuşam örneği bize, ait olduğu toplulukla ilgili pek çok bilgi sunabilir. Toplumların yerleşik ya da konargöçer olup olmadıkları, hangi tarihi olayları yaşadıkları ve etnolojik kökenleri konusunda bilgi verirler. Örneğin Sakarya’da bir Manav köylerine gidildiğinde kimin sözlü, kimin nişanlı, kimin dul olduğu başına örttüğü tülbentten, giydiği renklerden anlaşılırdı. Anadolu’da bugün neredeyse aynı köyün mahalleleri arasında bile farklılık gösteren geleneksel giyim-kuşam anlayışına rastlanmaktadır. Bu yüzden de hiçbir sanat tarihçisi, etnolog, halk bilimcisi, halk oyunları derlemecisi, desinatör “Türkiye’nin ulusal giysileri şudur” denilememektedir. Adapazarı’nda giyim ve kuşamda Türkiye minyatürünü bulabilirsiniz.

SÜPÜRGECİLİK

Adapazarı’mıza özgü geleneksel zanaatlardan birisidir. Adapazarı’nda süpürgecilik zanaatkârlığı 1912 Balkan Harbiyle Rumeli’den göçmenler tarafından yöreye taşınmış ve 1950’lerden itibaren de Bulgaristan’dan gelen göçmenlerinde dâhil olduğu geleneksel el sanatıdır. Cumhuriyet dönemin başlangıcından sonra üretimi ve yapımı artmış, Anadolu’nun süpürge ihtiyacını karşılayan bir merkez haline gelen Adapazarı 1957 yılında “Süpürgeciler Borsası” kurulmasıyla daha örgütlü bir hale geçmiştir. Süpürge otunun süpürge haline gelmesi için beş aşamadan geçer. Süpürgenin hikâyesi yaprakları ve kumları ayıklanarak borsada satışa sunulan süpürge otunu üretici tarafından alışıyla başlar. Üretici tarafından alınan süpürge telleri, atölyelerdeki havuzda ıslandıktan sonra Bir gece boyunca kapalı odalar içine veya kapalı brandalar altına konularak kükürtle tütsülenerek süpürge tellerinin sararması sağlanır. Altın renkli süpürge teli değerine değer katar. Meslek içi ayrı bölümleri vardır; “Zahireci” süpürge telleri bıçakla ayrıştır, “Taslakçı” tel süpürge tellerini bir araya getirerek yavru demetler, iki demet bir araya gelerek süpürge taslağını meydana getirir. “Tepeci” taslaklarının saplarına Kalın, dolgun etli olan 5-6 teli yerleştirilerek tepelik yapılır. Tepelikli taslaklar ‘ayancık’ denilen ayak gücüyle sıkıştırılan ayak mengenesinden yararlanılarak sap bölümü üç veya daha fazla çelik telle bağlanır. Süpürge taslağına daha sonra “Falaka” denilen el mengenesi yardımıyla biçim verilir. Tokmaklanarak biçim pekiştirilir. 


“Dikici”nin önüne gelen biçimleştirilen süpürge çuvaldızla keten ipiyle dikilirken günümüzde ucuz olması sebebiyle makineler tarafından naylon iplerle dikilir. Paketler haline getirilen süpürgeler satışa hazır hale gelmiştir. Farklı ebatlarla “kaynak süpürgesi, ev süpürgesi, sopa süpürgesi, vb” yapılan süpürgeler, Türkiye’nin dört bir tarafına yollanmaktadır.  Süpürge gelişen teknoloji karşısında önemini yitirmekte olsa bile sanat ürünü olarak değeri korumaktadır. 2011 yılında Zirai Aletler Sanayi Sitesi içerisinde modern 2 katlı olarak tasarlanan 48 dükkânıyla kurulan “Süpürgeciler Sitesi” el sanatlarındaki yerini devam ettirecek olması sevindirici ve bir o kadar da el sanatları için önem arz eden bir gelişmedir. 

YORGANCILIK

Özellikle ilçemizde etkin ve geleneksel olarak yürütülen yorgancılık ürünleri, Türkiye’nin birçok yerine satılmakta ve rağbet görmektedir. Adapazarı’nın yetiştirdiği değerli Yorgancı ustaları mevcut olup motif ve tasarım olarak Türkiye yorgancılık mesleğini icra eden ustalara örnekler olmuştur. Günümüzde bu mesleği icra eden 22 Yorgancı Usta’sı kalmış olup, Adapazarı’nda mesleğiyle bütünleşen Adapazarı yorgancılığını, il dışına taşıyan yapmış olduğu tasarımlarla, Türk Patent Enstitüsü tarafında “Faydalı Model Belgesi” yorgancı ustası ve “Yorgan Modelleri” adlı kitabıyla Yorgancılık alanındaki ilk kitabı çıkaran Hasan Kar’ı unutmamak lazımdır. Adapazarı’nda her genç kızın çeyizinde en az bir adet yorgan görülmekte terciğe göre yazlık (pamuk) ve kışlık(yün) olmak üzere çeşitli kalınlıklarda üretilmekte il dışından gelen misafirler vermiş oldukları yorgan siparişini ise modeline ve büyüklüğüne göre 10 ile 20 gün sonrasına teslim almaktadırlar. İki kişilik bir yorgan için yaklaşık olarak üç, üç buçuk kilogram pamuk gerekir.  Yorgan yapımında başlıca kullanılan ürünler: Kumaş (İpek Saten, Şanel Saten), Astar(Pamuklu), İçi ise terciğe bağlı yün ve pamuk’tur. Uygulanan Teknikler: Aplike ve Sade işlemedir. 

BAKIRCILIK

Bakırcılık 1960 yıllarına kadar önemini korumuş, İstanbul’dan getirilen levha sarı ve kırmızı bakırlar maharetli ustalar elinde hayat bulmuştur. Yaşadıkları zorlukların ortaya çıkması ile şehirdeki bakırcılar ve kalaycılardan oluşan bir cemiyet kurulmuş ilk başkanlığı bakırcı ustası Ziya Özbakır yapmıştır. Esnaf içerisinde imecelik esasına dayanan yardımlaşma görevi üslenen cemiyet aynı zamanda hesaplı bakır ve kok kömür getirerek bakırcılığın ayakta durması için destek sağlamıştır. Bu zanaattaki maharet bu bakır eşyaların yekpare yapılmasında ve santimetrekareye vurulan çekiç darbelerinin sayısındadır. Santimetrekareye 3000 çekiç vurulduğu söylenir. Bakır kap yapım teknikleri, “dövme”, “dökme”, “sıvama (tornada çekme” ve “preste basma” olmak üzere dört ana bölüme, yapım tekniği olarak “oyma”, “kabartma”, “delme çakma”, “çizme–kazıma”,ve “kaplama tekniği” olarak beş farklı teknik uygulanır. Şehrin insanı bakır kapları; kimi yemeğinin tabağı kimi yoğurt bakracı kimide yudumladığı suyun bardağını hatta sürahisini bakır tercih etmiştir. Teknolojinin gelişmesi alüminyum, plastik ve daha sonra çelikten imal edilen mutfak gereçleri çıkması bu sanatı köreltmiştir. Geleneksel kültürün sürekliliği bu zanaatın tamamen yok olmasını önler. Halen Adapazarı’nda yarım asır geçirmiş lokanta’larda ıslama köfte, yaprak döner ikramlarında bakır tercih edilmekte evlerde sofraların köşesinde yer bulmaktadır. Uzun çarşıda “Bakırcılar Sokakta” ve çevresinde 1930 ‘larda 20 kadar bakırcı ve kalaycı dükkânı bulunurken bugün iki bakırcı dükkânı tamir (kaynak, dövme) ve bakım (kalay) işleri yapmaktadırlar.

PAPUÇCULUK

İlçe’mizde  ayakkabıcılığın tarihçesi çok eskilere dayanmaktadır. 19yy ortaların Tabakhanelerin ve ayakkabı topuğu yapan atölyelerin olması ayakkabıcılık sektörü gelişmesinde etkili olmuştur.  Günümüzde modern atölye ve fabrikaların açılması sonucu değişen üretim teknikleri karşısında bu geleneksel sanat dalı teknolojiye hala direnmekte olup siparişe göre özel ayakkabılar azda olsa el işçiliği göz nuru yapılmakta, yok olmaya direnmektedir. Günümüz adıyla ayakkabıcılık diye anılan bu geleneksel el sanatı teknolojinin ilçemizde Uzun Çarşı “Ayakkabıcılar Sokağı’nda” ve Pasaj 67 ‘de halen geleneksel el sanatı olarak yaşatılmaya çalışılmaktadır.